30 Ağustos 2009 Pazar

Fillmore Street

Bugün Aslı'dan aldığım tavsiye ile Fillmore Street'e gittim. Dün gece her zaman yaptığım gibi maps.google.com / get directions güzelliğinden faydalanarak yol planımı hazırlamıştım:)
zaten şu master olayında bir skype'a bir de google'a ne kadar çok şey borçluyum bir bilseniz...

Neyse efem, otelden çıkıp sokağımın köşesindeki duraktan 38'e binmek suretiyle Fillmore'a ulaştım. Tabii ulaşmadan önce otobüse kaç "kadınımtrak" erkek arkadaş, kaç cinsiyeti konusunda idiaa'ya girebileceğimiz şahsiyet bindi sayısını bilmiyorum ama ben yaklaşık 10 dakika sonra indim onu biliyorum:)

Fillmore durağında inince önce nereye yürüsem bilemedim, çünkü indiğim caddeyi kesen dikey bir cadde ve aşağı da yukarı da yürünebilir. Baktım biraz önce yukarı çıkayım dedim. Çıkarken başlarda ne kadar güzel bir yere geldiğimi fark etmedim, taa ki o güzell 2.el dükkanına rastalayana kadar. Zaten 2nd hand çook severim ama bunlar öyle güzel ki neredeyse hiç kullanılmamış gibi ve çok orijinal şeyler var. Yukarı doğru yürümeye devam ettikçe, çok güzel kozmetik dükkanları, antikacılar, cafeler, restaurantlar gördüm. Gerçekten insanın içini açan bir cadde. Öyle bir havası var ki şehrin içindeki o kozmopolitlik orada yok. Sadece Amerikalılar ve gerçekten düzgün insanlar var. Aslında Aslı bir cafede oturup ders çalışabilirsin demişti ama benim içimden hiiç ders çalışmak gelmedi. Önce Aslı'nın önerdiği cafede oturup bir vejeteryan lazanya yedim. Gerçekten şu ana kadar burada yediğim en güzel yemek diyebilirim. Yemeyi güzelleştiren yemekten önce gelen yeşil salata da olabilr tabii:) aaaa domates hem de gerçekk! dedim içimden:) Burada kuru ve konserve sebze görüyorum çünkü sürekli. Ah bir evim olsa da yemek pişirsem!! Ev konusuyla ilgili de gelişmeler var onu da ayrıca yazacağım. Fillmore'a giderken ne bulacağımı kestiremediğimden hiç fotoğraf makinam yanımda mı düşünmemiştim. Bu orijinal dükkanları görünce fotoğraf makinama sarıldım ama şarjı bitmek üzereymiş o nedenle çoook daha güzel fotoğrafları hataya bırakıyorum. Haftaya haftasonu da gidip ödevlerimi orada yapmayı planlıyorum.
Şİmdilik elimizdekilerle yetinelim lütfen:)
 
 
 
 
Posted by Picasa

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Skype'lı günler:)



Yazmam gereken biiir sürü şey var, tek tek detaylarıyla yazmalıyım ama sondan başlayarak gidelim böylesi benim için daha kolay olacak. Bu sabah annemler sarozda iftar yaparken ben de burada onlara Skpye'la katılarak kahvaltı yaptım:) Yaklaşık 3 saat birkaç kez koparak da olsa ( benim otelin bağlantısından kaynaklanıyor) canlı bağlandım onlara. Bu arada bugün babacığımın doğum günü olduğundan pastasını da birlikte kestik:) işte birkaç kare...




Posted by Picasa

25 Ağustos 2009 Salı

Alışıyorum...

Bugün aslında bomboş bir gün olacaktı ama sabah Berat'la birkaç saat skype'da konuşup sonra okula filan gidince ( ödeme yapmak için gittim ama ders kaydı olmadan yapılamıyormuş) günün bayaa çabuk ve hoş geçti. Öğleden sonra 4 gibi Union Square'de Aslı'yla buluştuk güzel bir 2,5 saat geçirdik bol bol sohbet edip birşeyler yedik. Bir şeyler demiyim sabah sadece bir kuruvasan yediğim için çok acıkmıştım kocca bir sandwichi mideye indirdim ama akşam bir şey yiyemeyeceğim sanırım çünkü çok tokum şu an. Yarın oryantasyon başladığı için geceden okul belgelerimi ve kendimi ( banyo, oje vb.) hazırlamalıyım.
Bugün de böyle geçti işte... Yavaş yavaş alışıyorum galiba. Aslıdan çok şey öğreniyorum buradaki yaşam hakkında. İçim daha da rahatlıyor. Burası çok kompakt bir şehir, her yer ya yürüme mesafesi ya da otobüsle erişilebilir durumda. O nedenle alışmak ve yaşamak daha kolay oluyor. Amerika'nın diğer kentlerindeki uçsuz bucaksızlık burada yok. Tek ortak nokta homeless'lar:) Umarım okuldailerle de kolay anlaşır iyi zaman geçiririm...

aaa bu arada size evimin fotoğraflarını göstereyim; eşyaların bir kısmını yatak, gardrop vb. ayrılan çocuktan satın alacağım ama Apple TV'sini ya da plazmasını alır diye düşünüyorum. mutfak filan çok içime sindi açıkcası, küçücük ama tam bana göre okula da 10dk yürüme mesafesinde çok güvenli bir bölgede:)





24 Ağustos 2009 Pazartesi

tekbaşıma SF'da ilk gün...

Gece çok erken uyuyamadığımdan sabat Berat'ın "Münih'teyim" telefonuyla uyandım sanırım 8 filandı. Sonra tekrar 10 a kadar uyumuşum. Otelde bugünden itbaren tek kişilik bir odaya geçeceğimi dün otel sahibi Martina'dan öğrenmiştim o nedenle eşyalaımı bavullara tıktım ki taşıması kolay olsun. Sonra da aşağı inip odamı değiştirdim. Beratla ilk geldiğimizde verdikleri gibi bir oda olacak diye gerçekten çok korktum çünkü camı olmayan havalandırma boşluğuna bakan havasız bir odadaydı. Eylül'ün minimum 6 sına kadar burada olduğumu düşünürsek çok zor olurdu. Neyse efenim odam camı filan olan küçük ama güzel bir oda. eşyalarımı odaya yerleştirdim ve bir duş alıp hemen çıktım.
Tam 12 saattir bir şey yemiyordum ve artık çıkmam gerekiyordu. Çünkü okulda saat 2 de hem Math30 hem de english proficiency sınavlarım vardı. Berat'ın da çok sevdiği Bread&Cocao ya gittim, bir çay elşiğinde bir sandwich ile biraz buruk bir kahvaltı yaptım. Çünkü Berat'la aaaaa ekmek! diye bakakalmıştık orada. o ana kadar Amerika'da pretzel ve bagel'dan başka ekmeğimtrak bir şeye rastlamadığımız için:) Bu cafe benim tuttuğum eve de çok yakın dolayısı ile hazır vaktim de varken alışveriş yapabilecek nereler var bakmak istedim. okula doğru yürürken 7/11 gördüm evimi kiralayan Razia bahsetmişti o neredeyse her şeyini oradan alıyormuş. İçeriye şöyle vitrinden bakıp meyve gçrünce çok mutlu oldum çünkü burada "manav" yazan dükkanlarda bizim cips reyonlarımzdan da küçük ve az sayıda meyve oluyor:)
Kısa bir yürüyüşten sonra okula vardım ama hala erkendi, kapıdaki banklarda oturup insanları izledim. Sanırım hiç biri yeni değildi. Ellerinde kalın kalın kitaplar oradan oraya koşturuyorlardı. Arkamda da kütüphane vardı, herkes önünde bir laptop ölümüne ders çalışıyordu:) Nasılsa vaktim var diye okulun kitaplarının satıldığı yere gittim, gidip de fiyatları görmesem daha iyiyidi sanki, özellikle de marketing kitapları öyle böyle değil, 150 USD'den başlıyor desem yeri var. Koşar adımlarla uzaklaşıp ilan panosuna baktım hani olur da kitaplarını satmak isteyen olur diye ama maalesef:( Gerçi okulun dükkanında kullanılmış kitaplara baktım zaten orijinaller çook daha pahalı ama bir ümit dedim işte.
Sonra sınavımın olacağı 4. kata çıktım, önce math mı ingilizce mi dedi asistan valla dedim mathı yapamayacağım için önce onu verin. Çünkü internetten mat30 practice testlere bakmıştık Berat'la baya kazıktı onun matematiği çok iyi olmasına rağmen yapamamıştı. Ama bu sınav biizm internette çözdüklerimiz kadar zor değildi. Ben hayatımda logaritma görmediğim için kalıcam büyük ihtimalle ama belki de attıkarım tutar belli mi olur. 30 soru için 2,5 saat zaman verdiler, 1,5 saatte sıkıldım ben. 15 soruyo yaptım bilerek ama gerisi logaritma ve paraboldü ki o konular hakkında hiç bir fikrim olmadığından salladım.
Dersi almamak için 21 doğrum olması gerekiyor pek ümitli değilim ama bakalım... Ama en azından şunu anladım geçilir bir dersmiş math30. ( çok korkuyordum da...)
Sonra 5 dakika ara verdim ve ingilizce sınavının yapılacağı bilgisayarlı odaya gittim. Ben TOEFL gibi bir şey bekliyordum ama sadece bir article okuyup onunla ilgili fikirlerini yazacağın bir essaymiş. gerçi metin çooook uzundu ama bundan geçerim diye düşünüyorum.
okuldan çıktığımda kendimi daha iyi hissediyordum. En azından 1 gün daha geçmişti... dönüşte giderken baktığım 7/11 a girdim kendime bir meyve salatası aldım. şimdi de odamdayım. Belki akşam bir şeyler atıştırmaya çıkarım ya da miskinlik yaparım. iyi ki bilgisayarım var yoksa sıkıntıdan patlardım. Yarın bomboş bir gün, bakalım ne yapacağım...

23 Ağustos 2009 Pazar

3...2...1.... START!

ve işte start verildi, yarış başladı. Neyle yarıştığımı ben bile bilmiyorum... Hiç bilmediğim bir şehir San Francisco, hiç bilmediğim bir okul Golden Gate University, ve hiç bilmediğim bir duygu yanlızlık...

Berat'ı shuttle'na yaklaşık 1,5 saat önce bindirdim, çok zor oldu ama gitti işte. Şimdi; sanırım çok da yanlış bir zamanda neden burada olduğumu, deyip değmeyeceğini, kısacık hayatta bu kadar sıkıntıya girmeye ne gerek olduğunu sorguluyorum... sevgilimin omzunda uyumak varken neden tek başıma bir otel odasında olduğumu...

Hep anormal olanı mı yaşamalıyım yani... "herkes" gibi olmayı sevmesem de biraz daha "az acılı" olabilir di mi seçimlerim.

En komik olan da şu; İstanbul'dayken burada olmak için parçaladım kendimi, kabıma sığamadım son 3 ay, bir an önce başlasın istedim, "mutlaka" gelmem gerektiğini düşünüp direttim. insan bilmediği hem de çoook zor olan böylesine bir maceranın peşinden neden koşar?
 

Çok şanslıyız ki, Berat'ın 10 yıldır New York'ta yaşayan lise arakadaşı Aykut ve sevgilisi Birtney'de 19 Ağustos'tan bugüne kadar bizimleydi, tam onların geldiği gün evimi tutabildiğim için onlarla 4 günlük kısa bir tatil yapma şansımız oldu. ilk gün Wisherman Worf denilen San Fransisco'nun çok ünlü turistik bir mekanına gittik, sonraki gün Golden Gate Bridge ve çevresi dün de araba kiralayıp dünyanın en iyi üzümlerinin yetiştirildiği dolayısı ile de en iyi şarapların çıktığı Napa Valley'deydik. Ramazan olduğu için biz Berat'la şarap tadımı yapmadık ama iyi ki de yapmadık çünkü adamlar soygun yapıyor resmen 4 farklı şaraptan 1 er yudum tatmak sadece 25 USD :)
Posted by Picasa
ev arama çabalarım sırasında...

ilk telefon görüşmesi veee... I'm sorry, rented!

 
 
 
 
Posted by Picasa

18 Ağustos 2009 Salı

Ben gelmeden önce:)

Aslında geldim, buradayım... ama gelemeden yaşananları es geçemezdim...

Gelmeden önceki çarşamba akşamı, lise arkadaşlarımla buluştum. Allahtan pek veda gibi değildi, herzamanki gibi buluştuk, dedikodular- haberler havada uçuştu filan...

Ama bir akşam sonra, yani the uniclub vedasında sanırım tuttuğum göz yaşlarım içime aktı ki bir gün sonra alerjiden kabardım!...

Sultanahmet'te Balıkçı Sabaatin'de çok eğlenceli, çok buruk, çok sıcak, çok durgun... bir çok karışık duyguyu bir arada yaşadığım bir gece oldu.

Sevdiğim herkes, (hemen hemen) oradaydı...


işte birkaç kare...











daha yüzlercesi var tam 450 kare çekmişiz o gece,


ve.. geldim, burada, San Francisco'da oteldeyim... Hatta içime sinen bir ev de buldu bile denilebilir. Burayla ilgili de yazacak çok şey var. Ama şu an Berat yanımda uzanıyor ve onunla sadece 5 günümüz kaldı...

O yüzden burasıyla ilgili yazacaklarımı daha yanlız günlere bırakıyorum...

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Gitmeye 3 kala!

Uzun süredir yazamadım farkındayım ama o kadar çok şeyi aynı anda hazırlamaya, hiç bir detayı atlamamaya çalışıyorum ki yaptıklarımı düşünecek zamanım olmuyor.
Neler yaptım bir bakalım;

- Doktor randevuları ( dahiliye, testler, kulak-burun-boğaz, göz kontrolü, ilaçlar)
- Bavul hazırlıkları
- Aile, arkadaş buluşmaları, hatta kalmalı ev toplantıları,
- Bu arada otel rezervasyonu ve orada yaşayacak ev araştırmaları,
- Evin yokluğuma hazırlanması, tüm genel temizlik hazırlıkları.
- Üniversite ve mezuniyet evrakları

eminim daha hatırlayamaığım neleer neleer!

Şimdi sıra geldi vedalara... En zor olanı da bu galiba... Gidiyor olmak...
İşten, okuldan hatta İstanbul'dan ayrılmaktan çok daha zor olanı Berat'tan uzakta olacak olmak.

Ama sulugözlülük yok! Hakikaten zor ama çok "faydalı" bir yıl olacak.